7 Haziran 2014 Cumartesi

İNCELEME: Metro: 2033


     Rus yazar Dmitry Glukhovsky'nin Metro: 2033 adlı romanından uyarlanıp Mart 2010'da satışa sunulan oyun post apokaliptik bir senaryoya sahip olup bizi Moskova'ya götürüyor. İyi ki de götürüyor ve oyun dünyasına Metro gibi bir oyunu getiriyor.

     Oyunda genç bir karakteri yönetiyoruz. İsmimiz Artyom. Hunter isimli biriyle tanışıyoruz ve bir görev karşılığında bize AK47'sini vereceğine dair söz veriyor. Görevimiz yaşanılan tehlike durumunu diğer istasyonlara iletmek. Evet istasyon dedim. Çünkü mutantlardan ve yeryüzündeki oksijen kıtlığından dolayı yer altındaki metrolarda yaşıyoruz. Metrolardaki yaşantı o kadar normalmiş gibi karşılıyorlar ki şaşırıp kalıyorsunuz. Hala gülüp eğlenebiliyorlar. Bu ne güzel birşey. Bazen de geçmişe dönüyor ve yeryüzü değişime uğramadan önceki halini görüyoruz. Sadece o değil. Hayatlerini de ziyaret ediyoruz zaman zaman.

         Metro tünellerini mutantların bastığı an o hissettiğimiz tedirginlik anlatılmaz yaşanır nitelikte. Mutantların yetmediği gibi yine insanlar birlik olamıyorlar. Bazı durumlarda herkes her an düşman olabiliyor. Neo-komünist mi yoksa Neo-Nazi mi? Hangisi daha sıcak geldi sana?

     Oksijen kıtlığına gelecek olursak; gaz maskemiz ve filtreleri var. Filtrelerin süreleri var. Bitince kendisi yeniliyor. Tabi yedek filtren varsa. Eğer yoksa gidiyorsun öbür tarafa. Bazı çatışmalardan sonra hasar alırsanız gaz maskeniz çatlayabiliyor veya kırılabiliyor. Gaz maskeniz hasar aldığında ölü insanların gaz maskesi varsa onları alabilirsiniz. Sadece gaz maskesini almayın. Cesetlerin üstünde ne var ne yok alın. Çünkü metrolardaki satış yapan adamlarla kurşun karşılığı alışveriş yapıyoruz. Kurulan tuzaklar var. Kırık camlar, tenekeler ve çeşitli ölümcül tuzaklar.. Bazıları yerinizi bazıları mezarınızı belirliyor. Dikkatli olun. Diğer oyunlar ile karıştırmayız. İlerlerken bir gözünüz yerde olsun. Yoksa tuzaktan çıkan sesin geldiği yeri takip edene kadar çoktan ölebilirsiniz.


     Metro: 2033 tamamen bir korku oyunu diyemeyiz. Ancak bazı anları var ki.. Çoğu korku oyununa kök söktürür. Mutantların hırıltıları,bağırışları.. Gerilim yönü ise karanlıkta başlıyor. Karanlıkta görünmediğinizi kolunuzdaki ışıktan anlıyorsunuz. Yeşil yandığında gözükmüyor, kırmızı yandığında gözükür durumda oluyorsunuz.

     Sesler bir korku oyunu için yeterli. En azından metal üstünde, tahta üstünde, toprak üstünde yürürken farklı sesler çıkıyor. Bu bile yeterli. Grafikler güzel ancak bazı noktalarda sıkıntı çıkarıyor. Ara sıra FPS düşmelerine rastlıyoruz. Bazen insanların etrafında dolaşırken şarkılar söylediklerini görüyoruz. Bu oyuna öyle güzel yedirilmiş ki. Müzikler için eleştiri yapılacak bir durum söz konusu değil. Durma hadi sen de katıl Metro: 2033 serüvenine..
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder